Tenkis Davası
2020-06-04

Tenkis Davası

I- GİRİŞ: TENKİS DAVASI
Tenkis davası ile ilgili bir ön bilgi vermeden ‘’tenkisin hükmü’’ konusunun iyice anlaşılamayacağını düşündüğümüzden, öncelikle tenkis konusunu kısaca ana hatlarıyla ortaya koyma gereği duymuş bulunmaktayız. Bu nedenle miras hukukunda tenkis konusunu bir bütün olarak ele alacağız., Bunun için, aynı zamanda bir arka plan da oluşturması cihetiyle konunun tam olarak ortaya konulması için faydalı olacak kısa bir giriş bölümüyle çalışmamıza başlıyoruz.
1- Tenkis Davasının Konusu
Tenkis davası; gerek öğretide gerekse de uygulamada hakkında yapılan tartışmaların yoğun olduğu , mirasbırakanın hem ölüme bağlı hem de sağlararası tasarruflarıyla yakından ilgili olan, bu tasarrufların saklı paylı mirasçıların saklı paylarını aşması halinde gündeme gelen, miras hukukunun oldukça önemli bir konusudur. Bu dava ve sonuçları, 4271 sayılı Medeni Kanunumuzun 560 ve 571. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Mirasbırakan gerek ölüme bağlı gerekse de sağlararası tasarruflarda bulunurken kural olarak serbesttir, bütün malvarlığı üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilir; ancak bu serbestliği sınırsız oranda değildir. O, bu tür tasarruflarda bulunurken Medeni Kanun’da sınırlı sayıda (numerus clausus) belirtilmiş olan saklı paylı mirasçıların (MK. m. 506 ) saklı paylarını aşmayacak şekilde hareket etmez zorundadır. Aksi halde ölümünden sonra, saklı payları ihlal edilmiş olan bu mirasçılar; onun kural olarak ölüme bağlı tasarruflarının ve (kanunun öngördüğü hallerde ise) sağlararası tasarruflarının da lehdarı olan kimselere dava açarak bu dava neticesinde tasarruflarının, tasarruf oranını aşan miktarının tenkisini (indirilmesini) talep edip saklı paylarının tamamına kavuşma imkanına sahiptirler.
Kısaca saklı payın ihlalinin yaptırımı olarak tanımlayabileceğimiz tenkis davasının konusu MK. m. 560/1’de belirtilmiştir. Bu fıkraya göre, ‘’Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar , mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler.’’. Daha açıklayıcı bir biçimde belirtmek gerekirse bu davanın konusu, ‘’mirasbırakanın saklı paya tecavüz eden tasarruflarının bu tecavüz oranında indirilmesi ve indirilen kısmın saklı pay sahibi mirasçıya tahsis olunmasıdır. ’’.
. Bu dava yenilik doğuran bir davadır; çünkü dava sonunda verilen karar olumlu olursa saklı paylar toplamına ulaşacak miktarda mal veya paranın saklı paylı mirasçılara verilmesi hüküm altına alınır .
 
Tenkis talebi hakkının meydana gelebilmesi için iki hakkın bulunması gerekir:
(1) Ölüme bağlı tasarrufları veya sağlararasası bağışlamaları (teberruları) ile mirasbırakanın tasarruf oranını aşmış olması gerekir.
(2) Mirasçının saklı pay hakkının ihlal edilmiş olması gerekir .
Bu şartlar gerçekleşmişse tenkis davası açılarak mirasbırakanın tasarrufları, tasarruf oranını aştığı ve saklı payları ihlal ettiği ölçüde indirilerek saklı paylı mirasçıya iade edilir. Tenkis, saklı paylar toplamı elde edilene kadar yapılır.
2- Davacılar
Tenkis davası açmaya iki grup süje yetkilidir:
(1) Esasen bu davayı açmaya saklı payı ihlal edilen mirasçı yetkilidir (MK. m. 560/1).
(2) Ancak istisnaen, kanunun öngördüğü sınırlı hallerde, saklı paylı mirasçıların alacaklıları ile iflas masasının da tenkis davası açmaya hakkı vardır(MK. m. 562/1).
Bu çalışmada asıl olarak ele almak istediğimiz konu ‘’tenkisin hükmü’’ olduğundan bunun ayrıntılarına girmiyoruz.
3- Davalılar
Bu davada davalılar ise; mirasbırakanın saklı paylar toplamını aşan ölüme bağlı veya kanundaki şartlar içinde sağlararası tasarrufları, lehlerine yapılmış olan kişilerdir. Bu kişiler mirasçı olabilecekleri gibi musaleh ya da yalnızca sağlararası bağışlama alan kişiler de olabilirler.
4- Görevli ve Yetkili Mahkeme
Tenkis davası açılması halinde görevli ve yetkili mahkeme, ölenin son yerleşim yeri asliye hukuk mahkemesidir (MK. m. 576/2).
5- Süreler
Tenkis davası doğal olarak ancak mirasbırakanın ölümünden sonra açılabilir. Medeni Kanun’un 571. maddesinin 1. fıkrasında bu dava için bir ve on yıllık süreler öngörülmüştür. Bir yıllık süre saklı pay sahibi mirasçının saklı pay hakkının ihlal edildiğini öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. On yıllık süre ise saklı paylı mirasçının saklı payına tecavüz edildiğinden haberdar olmaması halinde söz konusu olacak olan hak düşürücü süredir. Bu sürenin başlangıcı vasiyetnamelerde, vasiyetnamenin açıldığı gün; miras sözleşmeleri ile sağlararası tasarruflarda ise mirasbırakanın öldüğü tarihtir.
6- Def’i Hakkı
MK. m. 571/3’e göre tenkis iddiası, def’i yoluyla her zaman ileri sürülebilir. Tenkise tabi ölüme bağlı tasarruf henüz ifa edilmemişse, tereke mallarına fiilen zilyet olan mirasçıya karşı bunların ifası için açılan davalarda mirasçı tenkis def’ini ileri sürerek yapılan talebi reddeder .
7- Mirasbırakanın Tenkise Tabi Tasarrufları İle Bunların Sırası
Saklı paylar toplamını ve aynı zamanda tasarruf oranını da aşan ölüme bağlı tasarruflar mutlak surette tenkise tabi iken, sağlararası kazandırmalar ancak kanunda belirtilen hallerde tenkis olunurlar.
Bu tür sağlararası kazandırmaların genel nitelikleri şunlardır:
(1) İvazlı olmamak,
(2) Geçerli işlemler olmak,
(3) Kanuni mirasçıya ve iadeye tabi olmak üzere yapılmış olmamak,
(4) MK. m. 565’te sayılan tenkise tabi kazandırmalar kapsamına girmemek .
Tenkiste sıra ise aşağıdaki gibi olacaktır:
(1) Mirasçılar veya üçüncü şahıslar lehine yapılmış ölüme bağlı tasarrufların tenkisi,
(2) Mirasçılar veya üçüncü kişiler lehine yapılmış sağlararası kazandırmaların tenkisi,
(3) Kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernekler ve vakıflar lehine yapılmış ölüme bağlı tasarruflar ile sağlararası kazandırmaların tenkisi .
Yukarıda belirtilen ölüme bağlı teberrular ile sağlararası kazandırmalar mirasçıların saklı paylarını ihlal ettiği için tenkise tabi tutulur. Bu yapılırken önce ölüme bağlı tasarruflardan başlanır ve eğer saklı payların ihlal edilen miktarına ulaşılamazsa bu sefer sağlararası kazandırmaların tenkisine başlanır. Tüm bunlardan sonra yine de zedelenen saklı paylar miktarı elde edilemezse, varsa mirasbırakanın kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernekler ve vakıflar lehine yapılmış ölüme bağlı tasarrufları ile (buna rağmen amaçlanan sonuç gerçekleşmezse) sağlararası kazandırmaları tenkis edilir.
II- TENKİSİN HÜKMÜ
Tenkis davası sonucunda verilen karar, yenilik doğuran bir karardır ve miras açıldığı andan itibaren hüküm ifade eder. Bu dava, mirasbırakanın ölüm anına kadar geriye etkili sonuçlar doğurur . Tenkise bağlanan asıl hüküm; tenkis davası açmış olan saklı paylı mirasçıların, bu paylarına kavuşmaları için mirasbırakanın ölüme bağlı veya şartları varsa sağlararası tasarruflarının saklı paylar toplamını aştığı ölçüde indirilmesi hatta gerekirse tamamen ortadan kaldırılmasıdır.
Tenkis davası sonucu verilen hüküm, yalnızca bu davayı açmış olan mirasçılar için geçerlidir. Davaya taraf olmayan saklı paylı mirasçılar, mirasbırakanın tasarruflarıyla saklı payları ihlal edilmiş olsa dahi mahkemece verilen karar onlar için hüküm ifade etmez. Ayrıca bu davada aleyhine dava açılmamış, mirasbırakanın saklı payları ihlal eden tasarruflarının lehdarı kişiler de verilen karardan etkilenmezler , kararın bunlar için de hüküm ifade edebilmesi için davada hasım gösterilmeleri şarttır.
Tenkis davası sonucunda verilen karar; yenilik doğuran bir karar olduğundan, karar davacılar lehine olursa mahkemece, hem saklı payların ihlalini ortadan kaldıracak miktarda mal veya meblağ belirlenir hem de bu dava aynı zamanda bir eda davası olduğu için bunların saklı paylı mirasçılara verilmesi de hüküm altına alınır. Yargıtay uygulamasında da tenkis davası olarak açılan dava aynı zamanda eda davasını da içermektedir .
Tenkisin hükmünü (geri verme yükümlülüğünün kapsamını) , beş kısımda incelemek gerekir: Ölüme bağlı tasarruflarda , sağlararası kazandırmalarda, bunların tenkisi halinde lehdarın sahip olacağı seçim hakkı konusunda, intifa ve irat vasiyetinin ifasında ve ivazlı miras sözleşmesi yapılmış olması halinde tenkisin hükmü.
1- Ölüme Bağlı Tasarruflarda
Ölüme bağlı tasarruflar konusunda tenkisin hükmü, bu tasarrufların ifa edilmiş olup olmamasına göre iki şekilde ortaya çıkar:
a- Ölüme Bağlı Tasarruf Henüz İfa Edilmemişse
Ölüme bağlı tasarruf henüz ifa edilmemişse, saklı paylı mirasçılar tenkis davası açmamış ya da açmak için süreyi kaçırmışlarsa bile burada onlar açısından bir sorun yoktur; çünkü eğer tereke mallarına fiilen zilyetlerse her zaman için ifa talebinde bulunan tasarruf lehdarlarına karşı tenkis def’ini ileri sürebilirler (MK. m. 571/3).
Saklı payları; mirasbırakanın ölüme bağlı tasarruflarıyla ihlal edilen saklı paylı mirasçılar tenkis davası açmışlar ve sonucunda haklı bulunmuş iseler, bu tasarruflar saklı payları ihlal ettikleri ölçüde hükümsüz hale gelirler. Saklı paylı mirasçılar, tenkis edilen ve henüz ifa edilmemiş olan tasarrufları ifa etme borcundan (kısmen veya tamamen) kurtulmuş olur .
b- Ölüme Bağlı Tasarruf İfa Edilmişse
Tenkis davası açılmadan önce ancak mirasın açılmasından sonra ölüme bağlı tasarruflar, tasarruf lehdarlarına ifa edilmişse bunlar aleyhinde verilen tenkis kararı, kazandırma lehdarını kazandırmanın tenkis edilen kısmını geri verme borcu altına sokar . Bu durumda somut olayın özelliğine göre, söz konusu ifa tenkis davası açma hakkından feragat olarak yorumlanabilir. Şöyle ki;
Şayet tenkise tabi vasiyet, tenkis davası açılmadan önce ifa edilmişse, bu ifanın, tenkis gerektiğini bilerek yapılmış olup olmadığına göre aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkar:
(1) Tenkis gerektiğini bile bile ifa, tenkis isteme hakkından feragat sayılabilir.
(2) Tenkis gerektiğini bilmeden ifa edilen vasiyet için sonra tenkis davası açılabilir. Bu halde, musaleh, ancak tenkis davası açıldığı gün vasiyet konusu maldan ve hasılatından elinde kalan miktarla sorumludur .
Ölüme bağlı tasarruf yerine getirilmişse iade için açılacak dava lehdarın miras ortaklığına dahil olup olmamasına göre değişir:
(1) Lehdar miras ortaklığına dahil ise, ona karşı paylaştırma (taksim) davası (MK. m. 642) açılır ve iade borcunun kapsamı buna göre belirlenir .
(2) Lehdar miras ortaklığına dahil değilse, miras sebebiyle istihkak davası açılır ve iade borcunun kapsamı zilyetlikte geri verme borcunu düzenleyen hükümler (MK. m. 993-995) çerçevesinde belirlenir (MK. m.683/1) .
 
 
2- Sağlararası Kazandırmalarda
Sağlararası kazandırmaların tenkisinde, ölüme bağlı tasarruflarda olduğu gibi tenkis davası açmadan önce ve sonra ifa durumları biçiminde bir ayrım söz konusu olamaz; çünkü sağlararası kazandırmalar, mirasbırakanın ölümünden önce yani sağlığında yapmış olduğu kazandırmalardır ve doğal olarak tenkis davası açılmadan önce bu kazandırmalar ifa edilmiştir. Medeni Kanunumuzda bu konuya ilişkin hüküm m. 566’da yer almaktadır. Bu hükmün 1. fıkrasına göre, ‘’kendisine tenkise tabi bir kazandırma yapılmış olan kimse iyiniyetli ise, sadece mirasın geçmesi anında kazandırmadan elinde kalanı geri vermekle yükümlüdür; iyiniyetli değilse, iyiniyetli olmayan zilyedin geri verme borcuna ilişkin hükümlere göre sorumlu olur.’’. Buna göre sağlararası kazandırmalarda tenkisin hükmünü (geri verme borcunun kapsamını) iki kısımda incelememiz gerekir:
a- Lehine Sağlararası Kazandırma Yapılan Lehdarın İyiniyetli Olması
Mirasbırakan tarafından lehine sağlararası kazandırma yapılan lehdarın bu kazandırmanın yapıldığı anda, bunun saklı paylı mirasçıların, saklı pay haklarını ihlal ettiğini bilmemesi veya bilmesinin gerekmemesi durumunda sağlararası kazandırmanın muhatabı olan lehdar iyiniyetli kabul edilir. İyiniyet hukukumuzda bir karine olarak kabul edildiğinden, bu konuda ispat yükü davacıya aittir.
Sağlararası bir bağışlama almış olan davalı lehdar iyiniyet sahibi ise, o sadece mirasın açıldığı (mirasbırakanın öldüğü) gün bu kazandırmalardan elinde kalanı geri vermekle yükümlü olur . Yani bu şekilde iyiniyetli sayılan kazandırma lehdarının sorumluluğu, mirasın açıldığı andaki zenginleşmesi ile sınırlanmıştır . Miras açıldığı sırada sağlararası bağışlama alan lehdarın elinde bağışlama konusu maldan hiçbir şey kalmamışsa bu takdirde ortada tenkis edilecek bir şey de kalmamış olacaktır, davalı lehdar hiçbir şekilde sorumlu tutulamayacaktır. Böylece Kanun, Borçlar Kanunu’nun haksız iktisap (sebepsiz zenginleşme) hükümlerine (BK. m. 63) paralel bir hüküm sevketmiştir .
Dikkat edilmelidir ki, iyiniyetli davalının bu sınırlı sorumluluğu sadece mirasın açıldığı ana kadarki devreye ilişkindir. Bu andan sonra iyiniyeti devam ediyor da olsa sorumluluğu sınırlı değil, tamdır . Diğer taraftan kazandırma lehdarının iyiniyeti, mirasın açılması anından önce de son bulabilir. Böyle durumlarda da sınırlı sorumluluğun iyiniyetin ortadan kalktığı andan itibaren, tam sorumluluğa dönüştüğü kabul edilmelidir .
b- Lehine Sağlararası Kazandırma Yapılan Lehdarın Kötüniyetli Olması
Lehine mirasbırakan tarafından sağlararası bağışlamada bulunulmuş olan lehdar, bağışlama yapıldığı sırada bu bağışlamanın saklı paylara tecavüz teşkil ettiğini biliyor veya bilmesi gerekiyor idiyse kötüniyet sahidir.
MK m. 566/1’e göre bu durumda davalı lehdar, kötüniyetli zilyedin geri verme borcuna ilişkin hükümlere (MK. m. 995) göre sorumlu olacaktır. Bu nedenle o, söz konusu kazandırma yapılmamış olsaydı, saklı pay sahibi mirasçının saklı payına karşılık elde edeceği değerlerin tümünü geri vermek zorundadır . Yani tenkis olunacak miktar, yalnız mirasın açılması anında bunun malvarlığında bulunan fazlalık değildir, fakat tenkisi gereken meblağın tamamıdır. Bağışlanan mal veya eşya, bağışlama alanın elinden çıkmış veya tüketilmiş olsa bile, kötüniyet durumunda, tenkisi gereken miktarın tamamen verilmesi veya ödenmesi yükümlülüğü vardır. Böyle bir halde, bunun yerine geçen şey veya bu yoksa parasal değeri üzerinden tenkis miktarı alınmak gerekir. Ayrıca bağışlanan malın kötüniyet sahibi bağışlanan tarafından kusurlu olarak hasara uğratılması halinde de, bunun tazmini yükümlülüğü söz konusu olur .
Tenkis davası hukuki niteliğinden dolayı kişisel bir dava olduğu için esasen ancak sağlararası kazandırma lehdarı veya onun külli haleflerine karşı iler sürülebilir. Yani cüz’i haleflere karşı ileri sürülemez. Ancak bu kimseler tenkis konusu malı kötüniyetle (sırf tenkisten kaçınmak amacıyla) üçüncü kişilere devretmişlerse, devralan üçüncü kişiler de aynen tenkis borçlusu gibi sorumlu kabul edilir (MK. m. 2) Burada tenkise tabi sağlararası bağış alan kişinin muvaaalı veya inançlı bir temlikle veya hakkını kötüye kullanarak (MK m. 2/2) bunları başkasına temlik etmesi durumu bulunmaktadır .
3- Lehine Ölüme Bağlı Tasarrufta Bulunulan Kişinin, Bölünmez Mal Tenkisi Söz Konusu Olduğunda Sahip Olacağı Seçim Hakkı
Mahkemece tenkis edilmesine karar verilen ölüme bağlı tasarrufların veya sağlararası kazandırmaların konusu olan malların taksimi mümkünse, örneğin para, altın vb. gibi, bu durumda mesele son derece basittir: Bunlardan tenkisi gereken miktar alınarak saklı paylı mirasçıya tahsis edilir. Ancak bu malların değerinde azalma meydana gelmeksizin bölünmesi mümkün değilse, bu takdirde MK. m. 564 hükmü uygulanır. Buna göre, lehdara bir seçim hakkı tanınmaktadır: O, isterse tenkisine hükmedilen malın kendisinde kalmasını ister ve geri germez fakat saklı paya tecavüz eden kısmı nakden (para olarak) öder veya isterse malı, saklı paylı mirasçıya geri vererek tasarruf oranı miktarını (yani saklı payların alınmasından sonra geriye kalan kısmı) nakden alır .
Aynen bölünmesi mümkün olmayan tenkisine hükmedilmiş ölüme bağlı tasarruf veya sağlararası kazandırmanın konusu malın lehdarda veya saklı paylı mirasçıda kalması durumunda, bu kişilerin diğer tarafa ödeyecekleri para konusunda yeni MK. m. 564, f. 2 şöyle bir hüküm getirmektedir: ‘’Tasarruf konusu malın vasiyet alacaklısında kalması durumunda, malın tenkis sebebiyle vasiyet borçlusuna verilemesi gereken, aksi halde tasarruf oranı içinde kalan kısmının karar günündeki değerinin para olarak ödetilmesine karar verilir.’’ Burada tereke hesabı, miras payları, saklı paylar, tenkisi gereken miktar yine mirasbırakanın ölümü tarihi itibariyle hesaplanacaktır. Bu hesaplama sonucu tenkisi gereken bir miktar ortaya çıkmışsa, bunun vasiyet konusu malın (yine mirasbırakanın ölümü tarihindeki) değerine oranı bulunacaktır. Böylece ortaya ‘’sabit tenkis oranı’’ çıkacaktır. Bundan sonra, tenkis konusu malın kararın verileceği güne en yakın bir tarihte yeniden değeri belirlenecek, daha önce saptanmış olan sabit tenkis oranı bu yeni değere uygulanarak , tenkis sonucu nakden ödenmesi gereken miktar ortaya konulacaktır .
MK. m. 564/2’ye göre malın tenkis edilecek kısmı için karar günündeki değerine göre hesaplama yapılmalıdır.
Konunun daha iyi anlaşılması için bir iörnek vermek gerekirse; Tek mirasçısı oğlu A olan M, vasiyetname ile Şişli’deki dairesini Ü’ye vasiyet etmiştir. M’nin ölümünde, bu daire dışında 50.000 lira malvarlığı bulunmaktadır. Ü’ye vasiyet edilmiş olan dairenin, M’nin ölüm tarihinde değeri ise 100.000 liradır. Bu durumda, M’nin terekesi 50.000 + 100.000 yani toplam 150.000; A’nın saklı payı da 75.000 liradır. A, terekeden ancak 50.000 lira alabildiğinden, saklı payı 25.000 lira tecavüze uğramıştır. Bu miktarın, vasiyet konusu taşınmaza oranı ise 25/100, yani ¼’tür ve bu oran, sabit tenkis oranıdır. Karar tarihinde dairenin değeri 200.000 liraya çıkmışsa, tenkis nedeniyle A’ya ödenmesi gereken para da 50.000 lira olacaktır .
4- İntifa Ve İrat Vasiyetinde
İntifa veya irat vasiyetinin tenkisi söz konusu olduğunda, MK. m. 568’e göre saklı pay sahibi mirasçının bir seçimlik hakkı vardır . Mirasbırakan tarafından tesis edilmiş olan intifa veya irat hakkı; tasarruf oranını aşıyorsa, bu durumda saklı paylı mirasçı, ister intifa veya irat hakkının tasarruf oranını aştığı ölçüde tenkisini talep eder isterse de intifa veya irat hakkının sona erdirilip tasarruf oranını intifa veya irat hakkı lehdarına nakden öder. Nitekim, bu konuyla ilgili olan Medeni Kanun’un 568. maddesine göre, ‘’Mirasbırakan, tahmin edilen devam sürelerine göre sermayeye çevrilmeleri halinde tasarruf edilebilir kısmı aşan intifa hakkı veya irat borcu ile terekesini yükümlü kılarsa, mirasçıları, intifa hakkının veya irat borcunun tenkisini ya da tasarruf edilebilir kısmı vererek bu yükümlülüğün kaldırılmasını isteyebilirler.’’.
5- İvazlı Miras Sözleşmesi Yapılmış Olması Halinde
MK. m. 566/2 hükmüne göre, ivazlı miras sözleşmesiyle mirasçı olarak atanan ve vasiyet alacaklısı olarak tayin edilen kişi lehine yapılan bu kazandırma tenkise tabi tutulursa, tenkise maruz kalan kişi, sağlığında miras bırakana vermiş olduğu ivazın, tenkis oranında kendisine geri verilmesini isteyebilir .

 

Sayfamızı Paylaşın