2020-06-08
İmar Uygulamaları (18 Uygulaması)
İmar Uygulaması Çeşitleri
1. 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi uyarınca yapılan imar uygulaması,
2. 2981 sayılı Yasanın 10/c maddesi uyarınca yapılan ıslah imar uygulamaları,
3. 2981 sayılı Yasaya 3290 sayılı Yasa ile getirilen ve 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesine eklenen Ek Madde 1 uygulaması ve
4. 2981 sayılı Yasanın 10/b maddesi uygulamasıdır.
İmar Uygulaması Tanımları
Genel olarak “arsa ve arazi düzenlemesi”, arsa ve arazi parçalarının, tarım alanlarında verimi artırmak; imar alanlarında ise, imara uygun ada ve inşaata elverişli parsel oluşumunu sağlamak amacıyla yeniden ifraz edilmek üzere birleştirilmesidir.[1]
Arazi ve arsa düzenlemesini hamur kuralı, parselasyon, şuyulandırma, imar uygulaması gibi terimlerle ifade edildiğini görülmektedir.
1- 18. Madde Uygulaması:
3194 sayılı İmar Kanunu’na göre arazi ve arsa düzenlemesi ise, belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyece, bu sınırlar dışında ise valiliklerce, imar hududu (plânı) içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazilerin malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirilmesi, bunları yeniden imar plânına uygun ada ve parsellere ayrılması, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtılması ve re’sen tescil işlemlerinin yapılmasıdır.
2- 10/c Uygulaması:
2981/3290 sayılı Kanuna göre arazi ve arsa düzenlemesi ise, belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyece, bu sınırlar dışında ise valiliklerce veya bu idarelerin talebi halinde kadastro müdürlüklerince, imar mevzuatına aykırı bina yapılmış, hisseli arsa ve araziler veya özel parselasyona dayalı arazilerde, imar adası veya parseli olabilecek büyüklükteki alanlarda, binalı veya binasız arsa ve arazileri birbirleri ile, yol fazlalarıyla veya devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle birleştirilmesi, bunların yeniden ada ve parsellere ayrılması, yapıların yeniden doğan imar ada veya parsel içinde kalanları yapı sahiplerine, yapı olmayanları diğer hisse sahiplerine müstakil veya hisseli veya kat mülkiyeti esasların göre verilmesi, bunlar adına tescil ettirilmesi ve tescil işlemi dışında kalanların hisselerini 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na göre tespit edilecek bedeli peşin ödenmek veya parsel sahipleri aleyhine kanuni ipotek tesis edilerek, tapu sicilinden terkin ettirilmesi gibi işlemlerinin tamamıdır.
3- Ek Madde 1 Uygulaması:
3290 sayılı Yasa ile 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen Ek Madde 1’e göre imar uygulaması ise, belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyece, bu sınırlar dışında ise valiliklerce, imar plânı olan yerlerde, 9.8.1985 tarih ve 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi gereğince arsa ve arazi düzenlemelerinde, binalı ve binasız arsa ve arazilere bu Kanundan önce özel parselasyona dayalı veya hisse karşılığı satın alınan yerler dikkate alınarak müstakil, hisseli parselleri veya üzerinde yapılacak binaların daire miktarları göz önünde bulundurularak kat mülkiyeti esasına göre arsa paylarını sahipleri adlarına re’sen tescil ettirilmesi işlemleridir.
3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18 inci maddesinin birinci fıkrası ile 2981 sayılı Yasanın Ek-1 maddesinin birlekte incelenmesinden; 2981 sayılı Yasanın Ek-1 inci maddesiyle 3194 sayılı Yasanın 18 inci maddesi uyarınca yapılacak parselasyon işlemlerini tamamlayıcı nitelikte uygulama yapılmasına olanak sağlandığı, bu maddenin amacının 3194 sayılı Yasa uyarınca yapılan parselasyon işlemlerinin uygulanmasında problemlere neden olan özel parselasyona dayalı olarak veya hisse karşılığı satın alınan yerlere bir çözüm getirmek olduğu, 2981 sayılı Yasanın Ek-1 inci maddesinin 3194 sayılı Yasanın 18 inci maddesinden farklı olarak özel parselasyona dayalı satın alınan yerlerin müstakil tahsis edilmesi olanağını sağladığı, anılan maddenin uygulanabilmesi için düzenlemenin ıslah imar planına dayanmasının gerekmediği sonucuna varılmaktadır.[2]
Aynı Yerden İmar Parseli Tahsisini Engelleyen Hususlar[3]
2 Kasım 1985 günlü ve 18916 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan İmar Kanununun 12. maddesi uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlemesi ile İlgili Esaslar Hakkında Yönetmelik ile de anılan maddenin uygulanmasına yönelik ayrıntılı düzenleme yapılmış olup, bu Yönetmeliğin 10/3 maddesinde “düzenleme ile oluşacak parsellerin mümkün mertebe aynı yerdeki veya yakınındaki parsele tahsisi sağlanır”, hükmüne yer verilmiştir.
İmar Kanununun 18. Maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlemesi ile İlgili Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 10. maddesinde, düzenlemeyle oluşacak imar parsellerinin mümkün mertebe aynı yerdeki veya yakınındaki eski parsellere tahsisinin sağlanacağı ana kural olarak belirtilmiştir. Ancak bu kural her zaman uygulanacak bir kural değildir. Bunun için koşulların uygun olması gerekir. Eğer koşullar uygun değilse bu kural uygulanamaz ve artık başka yerden parsel verme durumu söz konusu olur. Aynı maddenin (b) bendinde ise plân ve mevzuata göre korunması mümkün olan yapıların tam ve hissesiz bir imar parseline intibak ettirilmesinin sağlanacağı kuralına yer verilmiştir.
Yine, 2981/3290 sayılı Yasanın 10/c maddesinde, parselasyonun dağıtım aşamasında, yapıları yeniden doğan imar ada veya parsel içinde kalanları yapı sahiplerineverileceği hüküm altına alınmıştır.[4]
3194 sayılı Yasanın 18. Maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlemeleri ile İlgili Esaslar Hakkında Yönetmeliğin düzenlemeyle oluşacak imar parsellerinin mümkün mertebe aynı yerdeki veya yakınındaki parsellere tahsisinin sağlanacağı yolundaki 10/a madde hükmü ile, yasa koyucu, teknik yönden imkan olması halinde taşınmaz sahibine aynı yerden veya yakınından arsa tahsisini öngörmektedir. Teknik yönden bunun mümkün olmaması halinde başka bir yerden tahsis yapılması da kaçınılmaz olacaktır.[5]
Anılan Yönetmeliğin 10. maddesinden, yolda kalan taşınmazların hemen arkasındaki taşınmazların kadastral maliklerinden alınarak yolda kala kişilere verilmesinin amaçlanmamaktadır. Bu nedenle öncelikle, kadastral parsel maliklerine mümkün mertebe yeni oluşan imar parsellerinin eski kadastral parseline denk gelen yerin verilmesine çalışılacak eğer bu mümkün olmaz ise yakınındaki eski parselden yer verilmesi yoluna gidilecektir.[6]
Hak Sahiplerine Aynı Yerden Parsel Tahsisi Olanağını Kaldıran Zorunluluk Durumları
1. Taşınmazın imar plânında düzenleme ortaklık payı ile oluşturulması gereken ve düzenlemeye tabi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çoçuk bahçesi, yeşil saha, pazar yeri, ibadet yeri (cami) ve karakol gibi umumi hizmet alanlarına isabet etmesi (hukuki zorunluluk),
2. Taşınmazın imar plânında AAD Yönetmeliğinin 12. maddesinde belirtilen sahalarda kalması (hukuki zorunluluk),
3. Taşınmazın bağımsız imar parseli olabilecek büyüklükte olmaması (fiili zorunluluk),
4. Taşınmaz imar plânında konut alanında kalmakla birlikte, aynı parsele tahsis edilebilecek birden çok kadastral parselin ya da hak sahibinin bulunması (teknik zorunluluk),
5. Taşınmazın imar plânında konut alanında kalması ve yukarıda sayılan hususların bulunmaması durumunda, taşınmazın bulunduğu alanın askeri güvenlik bölgesi, korunması gerekli taşınmaz ve kültür varlığı koruma alanı vb. nedenlerle imar parseli oluşturulamayacak sahaya isabet etmesi (fiili zorunluluk).
Özet: İmar Kanununun 18. maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlemesi ile İlgili Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 10/a maddesi hükmü gereği parselasyon işlemi ile oluşacak imar parsellerinin mümkün mertebe aynı yerdeki veya yakınındaki eski parsellere tahsisinin sağlanacağı hk.[7]
Bu durumda, yukarıda anılan Yasa ve Yönetmelik hükümleri gereği dava konusu parselasyon işlemiyle davacının hissesi oranında müstakil parsel oluşturmak mümkün olmasa bile kadastral parselinin bulunduğu yerden hisse verilmesi gerekirken, zorunluluk olmadığı halde üzerinde yapı bulunan bir parselden hisse verilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Özet: Parselasyonun dağıtım aşamasında hukuki, teknik ve fiili zorunluluk var ise bu hususların parsel dağıtımını etkileyeceği hk.[8]
… düzenleme ortaklık payının yöre için, hesaplanan %20 oranında ve her parselden eşit oranda alındığı, eski parsellerin bulunduğu yerde oluşturulan yeni imar parsellerinin müstakil olarak davacıya tahsis edildiği, fazladan verilen 11 m2’lik kısım için ipotek tesis edildiği açık olduğundan ve parselasyon işleminde mevzuata aykırılık bulunmadığından, dava konusu işlemlerin iptali yolundaki idare mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Özet: Düzenleme ortaklık payı kesintisinden sonra geriye kalan alan için hukuki ve teknik zorunluluk yok ise aynı yerde oluşan parsele hisselendirme yapılması gerektiği hk.[9]
Dava, ..... İli, ..... İlçesi, ..... Köyü, ..... Mevkii, 14 pafta, 1492, 1493, 1498 ve 1499 parsel sayılı taşınmazlara yönelik olarak 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca yapılan parselasyon işleminin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, dava konusu parselasyon işlemi ile davacıya ait taşınmazlardan daha önce yapılan terkler de göz önünde bulundurularak yasal oranda düzenleme ortaklık payı alındıktan sonra kadastral parsellerin bulunduğu yerde oluşturulan 3117 m2 yüzölçümlü 8568 ada, 1 sayılı parselde tahsis yapılmasına olanak varken hiçbir teknik zorunluluk bulunmadığı halde eski yerlerinden uzakta bulunan 8573 ada, 2 sayılı parselde 211/2400 oranında hisse tahsis edildiği, bu durumda davacının düzenleme ortaklık payı alındıktan sonra kalan 518 m2 yeri karşılığında imar plânı uyarınca 2000 m2’den az parsel büyüklüğü olmaması nedeniyle müstakil parsel verme olanağı bulunmasa dahi kadastral parsellerinin bulunduğu yerde oluşturulan imar parselinde hissedar yapılması gerekirken hukuki ve teknik bir zorunluluk bulunmadan başka bir yerde hisseli parsel tahsisine ilişkin dava konusu işlemde mevzuata uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiş; bu karar davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir. ONANMASINA.
Özet: İdare Mahkemesince; parselasyon işlemi “yeni oluşan imar parsellerinin mümkün mertebe aynı yerde veya yakınındaki eski parsellere tahsisinin sağlanacağı” kuralına uyulmadığı gerekçesiyle iptal edilmiş ise de aynı yerden parsel tahsisinin mümkün olup olmadığı ve düzenleme ortaklık paylarının parseller arasında eşit dağıtılıp dağıtılmadığı hususları incelenmeden karar verilmesinde isabet görülmediği hk.[10]
3194 sayılı Yasanın 18. Maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlemeleri ile İlgili Esaslar Hakkında Yönetmeliğin düzenlemeyle oluşacak imar parsellerinin mümkün mertebe aynı yerdeki veya yakınındaki parsellere tahsisinin sağlanacağı yolundaki 10/a madde hükmü ile, yasa koyucu, teknik yönden imkan olması halinde taşınmaz sahibine aynı yerden veya yakınından arsa tahsisini öngörmektedir. Teknik yönden bunun mümkün olmaması halinde taşınmaz sahibine başka bir yerden tahsis yapılması da kaçınılmaz olacaktır.
Uyuşmazlık konusu olayda da, davacının taşınmazına karşılık aynı yerde tahsis yapılmaması nedenleri yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak araştırılmadan salt yönetmelik maddesinin lafzına bakılarak ve düzenleme ortaklık paylarının düzenlemeye tabi parseller arasında eşit olarak alınıp alınmadığı hususunu incelemeden iptal kararı verilmesinde ve davacının tazminat davasından vazgeçme istemi hakkında bir karar verilmemesinde isabet görülmemiştir.
Özeti: AAD Yönetmeliğinin 10/a maddesi uyarınca mümkün ise aynı yerden tahsis yapılması gerektiği hk.[11]
Olayda; dava konusu uygulama sonrasında oluşan parselasyon cetvelleri ile ekli kroki ve plânların birlikte incelenmesinden; davacı idarenin imar plânında ilköğretim alanı olarak gözüken 4475 parsel sayılı ve 6680.00 m2 yüzölçümlü taşınmazın maliki olduğu, uygulama sonrasında ise davacı idareye 190 ada 1 parselin müstakil olarak tahsis edildiği ve Düzenleme Ortaklık Payı adı altında herhangi bir kesinti yapılmadığı, tahsis edilen yeni parsel ile eski parselin birbirine uzak olduğu, uygulama öncesi durumda davacı idarenin maliki olduğu 4475 sayılı parsel belde merkezinde bulunmakta iken uygulama sonrası tahsis edilen 190 ada 1 parselin ise beldenin gelişme alanı olarak tanımlanan bölgesinde yer aldığı, anılan Yönetmeliğin 10/a maddesinde öngörülen “düzenleme ile oluşacak imar parsellerinin mümkün mertebe aynı yerdeki ve yakınındaki eski parsellere tahsisi sağlanır” hükmüne uyulmama gerekçesinin davalı idare tarafından ortaya konulmadığı, 4475 parselin yeni durumda büyük bir kısmının mülkiyeti davalı idareye ait olan parsellere dönüştürüldüğü, imar uygulamasının bu şekilde yapılmasını gerektirecek teknik ya da başka bir yönden herhangi bir zorunluluğun söz konusu olmadığı anlaşılmakta olup, dava konusu edilen ..... Belediye Encümeninin 27.2.2001 günlü ve 12 sayılı kararı ile yapılan imar uygulamasında ilgili mevzuat hükümlerine ve dağıtımda gözetilmesi gereken hakkaniyet ilkesine uyarlık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu parselasyon işleminin İPTALİNE.
Özet: Davacıya, imar plânında konut alanına isabet eden kadastral parselinin bulunduğu yerden parsel tahsis edilmemesinin, 18. madde Uygulama Yönetmeliğinde öngörülen imar parsellerinin oluşturulması ve dağıtımındaki esaslar çerçevesinde incelenmesi gerektiği hk.[12]
Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından dava dilekçesinde 31 pafta, 45 ada, 29 sayılı kadastral parselinin plânda konut alanında kaldığı, dava konusu uygulamayla da kadastral parselinin bulunduğu belediye ve üçüncü kişiler adına tahsis edildiği, kendilerine de kadastral parseline uzakta bulunan 3156 ada, 1 parsel sayılı taşınmazdan hisse tahsis edildiği ileri sürülerek dava konusu parselasyon işleminin iptalinin talep edildiği anlaşıldığından, davacıya kadastral parselinin bulunduğu yerden tahsis yapılmama gerekçesinin 18. Madde Uygulama Yönetmeliğinde öngörülen imar parsellerinin oluşturulması ve dağıtımındaki esaslar çerçevesinde Mahkemece yeniden konusunda uzman üniversite öğretim üyelerinden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kuruluna incelettirilerek bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, İdare Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
1. Hukuki Zorunluluk[13]
İmar uygulamalarında, parsel oluşturma ve dağıtım sırasında, hak sahiplerine aynı yerden parsel verilmesini önleyen nedenler vardır. Öncelikle, eğer taşınmazın imar plânına göre yol, yeşil alan gibi düzenleme ortaklık payı ile elde edilebilecek sahalara rastlaması halinde bu alanlarda zaten imar parseli oluşturulamayacağından aynı yerden parsel verilmesi mümkün değildir.
Yine, imar plânı uyarınca ayrılıp, imar uygulaması sırasındada AAD Yönetmeliğinin 12. maddesi uyarınca ileride kamulaştırma yapılmak üzere pay verilen alanlarda da imar parseli oluşturulamayacağından, aynı yerden parsel verilme ilkesi uygulanamaz. Taşınmaz imar plânında başka alanlara da tahsis edilmiş olabilir. Biz bu durumu hukuki zorunluluk ile açıklıyoruz.
Özet: Davacının eski yerinin büyük bir kısmının umumi hizmet aianları olarak belirlenen yerde kalması nedeniyle eski yerinden imar parseli verilmesi mümkün olmadığından eski yerine mümkün olduğu kadar yakın ve eşdeğerde imar parselleri tahsis edildiği anlaşıldığından parselasyon işleminde de mevzuata aykırılık görülmediği hk.[14]
Dava, Tokat, Merkez, Topçubağı Mahallesi, 133 pafta, 920 ada, 1 ve 2 parsel sayılı . taşınmazlara ilişkin olarak 1/1000 ölçekli revizyon imar planının ve bu plana dayanılarak tesis edilen parselasyon işleminin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi üzerine düzenlenen raporun dosyada bulunan bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilmesinden, bölgede bulunan dere güzergahının değiştirilmesi suretiyle elde edilen alanların yapılaşma koşullarında artış yapılması sonucunda oluşan sosyal ve teknik alt yapı ihtiyacının davacıya ait parsel ve çevresinde düzenlendiği ve bu yerin yeşil alan, cami, kavşak ve konut alanı olarak planlandığı anlaşıldığından, nazım imar planına da uygun olarak yapılan dava konusu revizyon uygulama imar planının şehircilik ve planlama ilkeleri ile kamu yararına uygun olduğu, bu plan uyarınca yapılan parselasyon işlemi sırasında düzenleme ortaklık payının mevzuata uygun olarak alındığı, davacının eski yerinin büyük bir kısmının umumi hizmet aianları olarak belirlenen yerde kalması nedeniyle eski yerinden imar parseli verilmesi mümkün olmadığından eski yerine mümkün olduğu kadar yakın ve eşdeğerde imar parselleri tahsis edildiği anlaşıldığından parselasyon işleminde de mevzuata aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.Onanmasına.
Özet: İmar plânında yeşil alana tahsisli olan davacı taşınmazına karşılık parselasyon sonucu oluşan bir parselin 2/3 ünün verilmesinde mevzuata aykırılık bulunmadığı nedeniyle mahkemece, düzenlenen bilirkişi raporunda düzenleme öncesi imar plânında yeşil alana tahsisli davacı parselinin daha değerli olduğunun belirtildiği gerekçe gösterilerek düzenleme işleminin iptaline karar verilmesinde isabet görülmediği hk.[15]
Karara dayanak alınan bilirkişi raporunda ise, uyuşmazlık konusu parselin düzenleme öncesi ve sonrası konumu göz önüne alınmaksızın davacının düzenleme öncesinde imar plânında yeşil alana tahsisli parselinin daha değerli olduğu kabul edilip, müstakilen bir imar parseli verilebilecek şekilde düzenleme yapılarak davacının uğradığı zararın telafi edilebileceği, 10 sayılı parselin 2/3 hissesinin davacıya tahsis edilmesinde plânlama teknikleri ve hakkaniyet ve eşitlik ilkelerine aykırı davranıldığı sonucuna ulaşılmıştır.
Oysa, dava konusu parselin düzenleme öncesi tümüyle yeşil alana tahsisli olduğu ve bu haliyle kamulaştırılması gerektiği göz önüne alındığında, imar plânında konut alanında kalan 10 sayılı parselin teknik zorunluluk nedeniyle 2/3 hissesinin tahsis edilmesi karşısında davacının değer kaybı yönünden mağduriyetinin söz konusu olamayacağı açıktır.
Bu itibarla düzenleme işleminde mevzuata aykırılık bulunmadığı halde niteliği yukarıda açıklanan eksik inceleme ürünü bilirkişi raporuna dayanılarak işlemin iptalinde usul ve yasaya uyarlık bulunmamaktadır.
Özet: 156 m2 alan kadastro parselinin büyük bir kısmı yolda kaldığı nedeniyle aynı yerden parsel verilmesinin mümkün olmadığı, düzenleme sonucu oluşan parsellerin davacıların hisselerinden büyük olması karşısında iki ayrı parselden hisse verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı hk.[16]
Dava dosyasının incelenmesinden, kadastral durumu itibariyle 156 m2 olan davacılara ait ..... parsel sayılı taşınmazın düzenleme nedeniyle büyük bir kısmının yolda kalması nedeniyle düzenlemeden sonra aynı yerde yer verilmesinin mümkün olmadığı, düzenlemeden sonra meydana gelen parsellerin de davacıların hisselerinden büyük olması karşısında yeni oluşan imar adasının ..... ve ..... sayılı parsellerinden hisse verildiği anlaşılmış olup, yapılan düzenlemenin İmar Kanununun 18. maddesi ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin yönetmeliğe uygun olarak gerçekleştirildiği anlaşılmıştır.
Parselasyon plânı davacıların hisseleri açısından değil, düzenlenen tüm adalar açısından incelendiğinde, diğer taşınmaz sahiplerine de yukarıda belirtilen Yönetmelik hükümlerine göre dağıtım yapılması gerekeceğinden, davacıların büyük bir kısmı yolda kalan taşınmazları için daha küçük bir parselin müstakil olarak verilmesi veya tüm hissenin tek bir parselden verilmemesi gerektiği iddiaları dava konusu parselasyon plânını sakatlayıcı nitelikte görülmemiştir.
2. Teknik Zorunluluk[17]
İmar uygulamasının dağıtım aşamasında aynı yerden imar parseli verilebilmesi için zorunlu kriter bu alanın imar plânıyla konuta tahsis edilmiş olması gerekir. Taşınmazın bulunduğu alan imar plânıyla konut alanına ayrıldığı takdirde, aynı yerden parsel verilmesini engelleyen sebebi, teknik zorunluluk ile açıklıyoruz.
Teknik zorunluluk, kadastro parselinin imar plânına isabet ettiği yer, konut alanına tahsisli olduğu halde, burada oluşturulacak imar parseline tahsis yapılması aşamasında aynı yerde bulunan diğer kadastro parsellerinin birlikte değerlendirilmesi gereğinden kaynaklanmaktadır. Aynı şekilde, aynı yerden parsel verilememesi halinde en yakın yerdeki parselden verilememe hali de teknik zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Bu da daha çok yukarıda bahsedilen umumi hizmet alalarına ve kamu tesislerine isabet eden sahalarda bulunan taşınmazlar için geçerlidir. Bu kadastral parsellere yasal zorunluluk nedeniyle aynı yerden imar parseli verilmesi olanağı yok iken, en yakınında oluşturulan imar parselinden de yer verilmemesini teknik zorunluluğa bağlamaktayız.
Özet: Düzenleme sonucu geriye kalan alan müstakil parsel için yeterli olmasa bile, teknik bir zorunluluk bulunmadığı halde davacının ruhsatlı binasının bulunduğu yerde oluşturulan parsele hisselendirilmemesinde hukuka aykırılık olduğu hk.[18]
Dosyanın incelenmesinden, davacının kadastral 50 sayılı parseldeki hissesinin düzenleme sonucu imar plânı hükümleri gereği müstakil imar parseli verilmesi koşulunu sağlamadığı ve davacıya kadastral parselinin bulunduğu yerde oluşturulan 8301 ada, 4 sayılı parselden hisse tahsis edildiği anlaşılmakta ise de, davacının kadastral parselinin bulunduğu yerde yaptığı ruhsatlı binasının olduğu yerde oluşturulan 8301 ada, 3 sayılı parselde hissedar yapılması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu nedenle 8301 ada, 3 sayılı parselin müstakil olarak 1471 ada, 4 sayılı kadastral parsel hissedarına verilmesine ve davacının anılan parselde hissedar yapılmamasına ilişkin dava konusu parselasyon işleminde mevzuata uyarlık bulunmadığından aksi yöndeki idare mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Özet: Davacıya parselasyon sonucu büyük olan kadastral parselinden daha fazla alanlı müstakil imar parseli verildiği, yapılaşma hakkının da bu şekilde arttırıldığı, davacının mağduriyetinin olmadığı gibi teknik zorunluluk nedeniyle kalan kısmının hisseli verildiği, işlemde bu nedenlerle mevzuata aykırılık bulunmadığı nedeniyle mahkemece bilirkişi raporuna dayanılarak işlemin iptaline karar verilmesinde isabet görülmediği hk.[19]
Davacıya düzenleme sonucu büyük olan kadastral parselinden daha fazla 525 m2’lik müstakil imar parseli verildiği ve yapılaşma hakkının da arttırıldığı göz önüne alındığında davacının mağduriyetinin söz konusu olmadığı gibi, teknik zorunluluk nedeniyle kalan kısmının hisseli olarak verilmesinde mevzuata aykırılık bulunmadığından eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporuna itibar edilmek suretiyle işlemin iptalinde isabet görülmemiştir.
Özet: İmar plânında farklı bir amaca tahsis edilmiş yerde kalan yapının, parselasyon işlemi sırasında korunmamış olmasında ve davacıya başka bir parselden tahsis yapılmasında mevzuata aykırılık bulunmadığı hk.[20]
Dava dosyasında bulunan imar plânı örneklerinden, uyuşmazlık konusu taşınmazların ayrık nizam 3 katlı ve ayrık nizam 7 katlı konut alanında kaldığı, işyeri niteliğinde olan davacının fabrika binasının taşınmazların imar plânındaki tahsis şekline uygun bir yapı niteliği taşımadığı anlaşıldığından, bu yapının müstakil bir imar parseli içinde korunması zorunluluğu bulunmamaktadır.
Kadastral parsel davacı ve diğer hissedarların müşterek mülkiyetinde bulunduğundan ve her bir paydaş taşınmazın her noktasında hak sahibi olduğundan, kadastral parselin küçük bir bölümüne fabrika binası inşa eden davacıya fabrika binasının üzerinde bulunduğu yerde oluşturulan parsellerin tahsis edilmemiş olmasında ve yine kadastral parselin sınırları içinde oluşturulmuş bulunan sözü edilen binaya komşu parsellerden pay verilmesine ilişkin işlemde mevzuata aykırılık görülmemiştir...”
Özet: Kadastral parsele uzak yerden tahsis yapılmasını gerektirecek teknik ya da başka bir zorunluluk olmaması halinde aynı yerden tahsis yapılması gerektiği hk.[21]
Dava, ....., ....., ..... Mevkii, 4475 sayılı parseli de kapsayan alanda 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi uyarınca parselasyon yapılmasına ilişkin 27.2.2001 günlü, 12 sayılı belediye encümen kararının iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, dosyanın incelenmesinden, ilköğretim alanı olarak gözüken ve kent merkezinde yer alan Hazineye ait parselden düzenleme ortaklık payı alınmadan gelişme alanında bulunan müstakil 190 ada, 1 sayılı imar parselinin tahsis edildiği, eski yerin ise çoğunluğu belediyeye ait konut parsellerine dönüştürüldüğü, kadastral parsele uzak yerden tahsis yapılmasını gerektirecek teknik ya da başka bir zorunluluk da olmadığı anlaşıldığından, dava konusu işleminde imar mevzuatına ve kamu yararına uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiş; bu karar davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.
ONANMASINA.
Özet: Davacının kadastral parseline karşılık teknik zorunluluk nedeniyle tüm parsellerin aynı yerden verilmesinin mümkün olamayabileceği, bu halde yakınından yer verilebileceği, öte yandan imar plânı ile kapanan kadastral yollar ile yeşil alanlar gibi umumi hizmet alanlarının imar parseline dönüştürülerek belediye adına parsel oluşturulamayacağı, bu gibi yerlerin kamu alanlarından düşülmesi gerektiği hk.[22]
Dosyanın incelenmesinden mahkemece dava konusu parselasyon işlemiyle davacının kadastral parseline karşılık teknik zorunluluklar nedeniyle tüm parsellerin aynı yerden verilmediği, mümkün mertebe bulunduğu yerden ya da yakınındaki parsellerden tahsis yapıldığı anlaşıldığından bahisle işlemin hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşılmakta ise de teknik zorunluluk kavramından neyin kastedildiği açıkça belirtilmediğinden mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Diğer taraftan, dava konusu parselasyon işlemine esas imar plânı ile kapanan yollar ve yeşil alanlar gibi umumi hizmet alanlarının imar parseline dönüştürülerek belediye adına tescil edildiği ve belediye adına parseller oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Parselasyon işlemleri sonucunda iskana açılan alanlarda imar plânı ile öngörülmüş olan park, otopark, yeşil saha ve umumi hizmet alanlarının sağlanması için, düzenlemeye giren kadastro parsellerinin %35’ine kadarının düzenleme ortaklık payı olarak bedelsiz alınması mümkündür. Ancak, kamu alanlarına ayrılan yerler toplamından imar plânı uyarınca kapanan yollar gibi alanların miktarı düşüldükten sonra kalan miktarın parsel maliklerinden alınması gerekir. Gerek 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi, gerekse 2981 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca belediyenin bu usulle kendi adına parseller oluşturması ve şahıs arazilerinden daha fazla düzenleme ortaklık payı alması mümkün değildir. Dava konusu parselasyon işleminde bu yönüyle de mevzuata uyarlık bulunmadığından, mahkemece işlemin iptali gerekirken davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir....”
Özet: Kamu tesis alanında kalan … ada, … parselden yapılan hisselendirme ile kadastral parselin bulunduğu yerde oluşan … ada, … parselden yapılan tahsisin yönetmeliğe uygun olduğu ancak kalan miktarın kadastral parselin bulunduğu yerden verilmesinin teknik olarak mümkün olduğu halde başka yerdeki ..ada, .. parselden tahsis edilmesinde mevzuata uyarlık bulunmadığı hk.[23]
3. Fiili Zorunluluk[24]
İmar uygulamalarının dağıtım aşamasında, aynı yerden parsel verilmesini engelleyen üçüncü bir zorunluluk ise, fiili zorunluluktur. Fiili zorunluluk ise, taşınmazın düzenleme ortaklık payı kesintisi sonrası geriye kalan alanının, bağımsız parsel olamayacak büyüklükte olması halinde, bu alana karşılık olarak, uygulama öncesi taşınmazın bulunduğu yerin dışında, yakınında veya başka bir yerden hisse verilmesidir.
Bu halde, önce taşınmazın isabet ettiği imar adasındaki diğer yerlerde bulunan parsellere hisselendirilmesi, eğer bunun da mümkün olmaması halinde, en yakınındaki imar adasından verilmesi gerekmektedir. Taşınmaza aynı yerden parsel verilmesini engelleyen fiili zorunluluk var diye, çok uzakta bir yerdeki parsele hisselendirilmesi de uygun görülmemektedir. Danıştay’a göre fiili zorunluluk bulunması durumunda aynı yerden parsel verilemeyebilir.
Diğer bir husus da, imar plânıyla konut alanlarına tahsis edilmekle birlikte, taşınmazın bulunduğu yere yapı yapılmasını engelleyen başka sebepler de olabilir. Arazi veya arsanın askeri güvenlik bölgesinde kalması, tescilli kültür ve tabiat varlığının yapı yasağı getirilen koruma alanında bulunması, su havzası koruma bandında yer alması yahut başka bir neden ile yapı yapılmasını engelleyen bir alana rastlamış olması ihtimaldir. Böyle durumlarda olan alanlara da inşaat yapılması mümkün değildir. Öyleyse, imar plânlarında konut alanlarında kalmakla birlikte, yukarıda belirtilen ve yapı yasağı getirilen alanlarda bulunan arsa ve araziler için aynı yerden imar parseli verme durumu gerçekleşmeyebilir. Bu gibi halleri de fiili zorunluluk olarak açıklıyoruz.
Taşınmaz sahibine aynı yerden parsel verileme nedeni, imar uygulamasına dayanak alınan Yasa maddesinden kaynaklanabilir. 2981/3290 sayılı Yasanın 10/c maddesi uyarınca yapılan uygulamalarda, çok küçük olan hisselere bedele dönüştürülerek, bunlara parsel hiç verilmeyebilir. Bu maddeye ya da Ek 1 Maddesine göre yapılan uygulamalarda, dağıtım aşamasında, hisseler ferdileştirilirken (bölünürken), bu nedenle aynı yerlerden imar parseli verilmesi mümkün olmayabilir.
Hukuki zorunluluk daha çok imar plânından kaynaklandığı için bu durumun açılacak bir iptal davası ile ortadan kaldırılması mümkün olabilir. Ancak imar plânı veri iken teknik zorunluluğu kaldırmak mümkün değildir.
Özet: Davacılara ait taşınmazlar yapı yapılamayacak olan kıyı ve sahil şeridinin ilk 50 metrelik bölümünde kaldığından ve parselasyon paftasında da buradaki taşınmazlar park olarak gösterildiğinden eski yerinin daha değerli olmasının mümkün olmadığı ve bulunduğu yer dışında imar parseli verilmesinin mevzuata uygun hk.[25]
Davacıların kadastral parsellerinin yeri ve bu yerde imar parseli oluşturularak tahsis yapılamayacağı dikkate alındığında, dava konusu parselasyon işlemiyle fiziki ve teknik zorunluluklar da göz önünde bulundurularak kadastral parsellerin dışında oluşturulan imar parsellerinden tahsis yapılmasında mevzuata aykırılık bulunmamaktadır.
Bu durumda, dava konusu parselasyon işleminin iptali yolunda verilen idare mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Özet: Asgari parsel büyüklüğünün 2000 m2 olması nedeniyle müstakil parsel tahsisi yapılamamasının fiili zorunluluktan kaynaklandığı, ancak eksik incelemeye dayalı karar verilemeyeceği hk.[26]
Parselasyon işlemi sırasında imar plânı ile öngörülmüş olan park, otopark, yeşil saha ve umumi hizmet alanlarının sağlanması için, düzenlemeye giren kadastro parsellerinin %35’i oranındaki kısmının düzenleme ortaklık payı olarak bedelsiz alınması mümkündür. Ancak, kamu alanlarına ayrılan yerler toplamından kapanan kadastro yolları gibi alanların miktarı düşüldükten sonra kalan miktarın parsel maliklerinden alınması gerekir. Gerek 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi, gerekse 2981 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca belediyenin bu usulle kendi adına parseller oluşturması ve şahıs arazilerinden daha fazla düzenleme ortaklık payı alınması mümkün değildir.
Bu açıklamalar doğrultusunda parselasyon işlemi sonucu belediye adına oluşturulan parsellerin nereden kaynaklandığı, belediyenin parselasyona parsel mali olarak mı, yoksa yoldan ihdas edilerek kendi adına oluşturduğu parsellerle mi girdiği hususları, gerek görülürse konusunda uzman kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyeti aracılığıyla inceletilerek ulaşılacak sonuca göre uyuşmazlık hakkında yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
[1] Celal KARAVELİOĞLU, İmar Kanunu ve Mevzuatı, 2002, ANKARA, Sözkesen Matbaası, Cilt 1, s. 611.
[2] Danıştay Altıncı Dairesinin 14.11.2005 gün ve E:2003/8027, K:2005/5402 sayılı kararı.
[3] Cafer ERGEN, Arazi ve Arsa Düzenlemeleri, Seçkin Yayınevi, İkinci Baskı, Ankara, 2006, sayfa 292.
[4] Danıştay Altıncı Dairesinin 28.1.1999 günlü ve E: 1998/426, K: 1999/479 sayılı kararı.
[5] Danıştay Altıncı Dairesinin 21.5.1990 günlü ve E: 1989/239, K: 1990/1008 sayılı kararı (Danıştay Dergisi, Sayı: 81, s. 204.)
[6] Danıştay Altıncı Dairesinin 20.1.1997 gün ve E: 1996/1795, K:1997/341 sayılı kararı.
[7] Danıştay Altıncı Dairesinin 28.1.1999 gün ve E:1998/426, K:1999/479 sayılı kararı. Danıştay Dergisi, Sayı 94, sayfa 440-442.
[8] Danıştay Altıncı Dairesinin 18.5.1999 gün ve E:1998/2676, K:1999/2714 sayılı kararı.
[9] Danıştay Altıncı Dairesinin 23.12.1999 gün ve E:1998/5820, K:1999/6845 sayılı kararı.
[10] Danıştay Altıncı Dairesinin 21.5.1990 gün ve E:1989/239, K:1990/1008 sayılı kararı. Danıştay dergisi, Sayı 81, sayfa 204-206.
[11] Kayseri İdare Mahkemesinin 8.10.2001 gün ve E:2001/470, K:2001/1074 sayılı kararı.
[12] Danıştay Altıncı Dairesinin 22.10.2003 gün ve E:2002/2374, K:2003/5072 sayılı kararı.
[13] Cafer ERGEN, a.g.e. sayfa 300.
[14] Danıştay Altıncı Dairesinin 23.5.2003 gün ve E:2002/585, K:2003/3221 sayılı kararı.
[15] Danıştay Altıncı Dairesinin 22.10.1992 gün ve E: 1991/402, K: 1992/3869 sayılı kararı. Danıştay Dergisi, Sayı 87, sayfa 358-360.
[16]Danıştay Altıncı Dairesinin22.2.1989 gün ve E: 1988/1763, K: 1989/409 sayılı kararı. Danıştay Dergisi, Sayı 76-77, sayfa 433-435.
[17] Cafer ERGEN, a.g.e. sayfa 305.
[18] Danıştay Altıncı Dairesinin 15.2.2001 gün ve E: 2000/151, K: 2001/949 sayılı kararı.
[19] Danıştay Altıncı Dairesinin 5.3.1993 gün ve E: 1992/1325, K: 1993/832 sayılı kararı. DD. Sayı 88, s. 275-277.
[20] Danıştay Altıncı Dairesinin 22.9.1999 gün ve E: 1998/4543, K: 1999/ 4156 s.k. Danıştay Dergisi, Sayı: 103, s. 572-574.
[21] Danıştay Altıncı Dairesinin 28.5.2003 gün ve E: 2002/957, K: 2003/3352 sayılı kararı.
[22] Danıştay Altıncı Dairesinin 20.11.2002 gün ve E: 2001/4152, K: 2002/5384 sayılı kararı.
[23] Danıştay Altıncı Dairesinin 12.4.2004 gün ve E: 2002/6494, K: 2004/2067 sayılı kararı.
[24] Cafer ERGEN, a.g.e. sayfa 313.
[25] Danıştay Altıncı Dairesinin 3.11.2003 gün ve E: 2002/2922, K: 2003/5324 sayılı kararı, DAN-KAR-DER; SAYI:4.
[26]Danıştay Altıncı Dairesinin 12.10.1999 gün ve E: 1998/5024, K: 1999/4696 sayılı kararı.
Sayfamızı Paylaşın