FETÖ / PARALEL DEVLET YAPILANMASI
2020-06-08

FETÖ / PARALEL DEVLET YAPILANMASI

FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün nasıl bir örgüt olduğunun irdelemesi


FETÖ/PDY terör örgütüne ilişkin tespitlerin yer aldığı Anayasa Mahkemesinin 04/08/2016 tarihli, 2016/6 (Değişik iş) ve 2016/12 sayılı kararı birlikte değerlendirildiğinde,


1960’lı yıllarda Fetullah Gülen isimli kişi tarafından kurulan ve dini bir grup olarak nitelenen, “Gülen Cemaati”, “Hizmet Hareketi”, “Cemaat” ve “Camia” gibi isimlerle anılan bir yapılanmanın faaliyetlerini eğitim ve din başta olmak üzere zamanla birçok alanda genişlettiği ve yüzü aşkın ülkede yaygınlaştırdığı bilinmektedir.


Bu yapılanmanın gerçek amacının devleti ele geçirmek olduğu, bu amaçla tüm kamu kurum ve kuruluşlarında; özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), mülki idare birimleri, yargı teşkilatı, kolluk birimleri, eğitim kurumları gibi yerlerde kadrolaştığı ve bu kişilerin devletin amaçlarından ziyade yapılanmanın amaçları doğrultusunda faaliyette bulundukları iddiaları öteden beri kamuoyunda tartışılmaktadır.

Bu iddialar zamanla kamuoyunda tartışma konusu olmanın ötesine geçmiş ve pek çok soruşturma ve kovuşturmaya konu edilmiştir. Bu yapılanma, ilgili soruşturma ve kovuşturmalarda “Fetullahçı Terör Örgütü” (FETÖ) ve/veya “Paralel Devlet Yapılanması” (PDY) olarak isimlendirilmiştir.


Genel Olarak FETÖ/PDY’nin Yapısı ve Faaliyetleri;


Açılan soruşturma ve kovuşturmalarda FETÖ/PDY’nin yapısı ve faaliyetleri hakkında genel olarak şu iddialar ileri sürülmüştür:


Yapılanmanın kendisine atfettiği kutsallığın doğal bir sonucu olarak vatan, devlet, millet, ahlak, hukuk, temel hak ve hürriyetler de dâhil olmak üzere her şeyin değer bakımından kendisinden sonra geldiği anlayışına sahip olduğu,


Eğitim ve din alanındaki faaliyetleriyle toplumda meşruiyet kazanmaya çalıştığı,


Bünyesinde bulunan ışık (talebe) evleri, okullar, yurtlar ve dershaneler aracılığıyla ulaştığı gençleri amaçları doğrultusunda yetiştirerek kadrolarını oluşturduğu,


İtaat ve teslimiyet temelinde oluşturulmuş ve üstte “kâinat imamı” olarak Fetullah Gülen’in olduğu kıta, ülke, eyalet, il, ilçe, semt, mahalle ve ev imamlarından oluşan dikey hiyerarşisinin bulunduğu,


Temel örgütlenmesinin imamlara bağlı zincirler şeklinde olduğu, yönetici üst kadro dışındaki her biriminin bağımsız hücreler şeklinde örgütlendiği, böylece her bir örgüt mensubunun en fazla bir üst sorumlusunu ve bir altında bulunan örgüt mensubunu tanımasının sağlandığı,


Tüm mensuplarını sadakat ve bağlılık yönünden sınıflandırdığı, en üst sınıfta bulunan mensuplarının yönetici olarak görevlendirildiği,
Fetullah Gülen’in atadığı ve yalnızca kendisinin bildiği kişiler vasıtasıyla örgütün iç işleyişini denetleyen ve lidere rapor eden ayrı bir yapılanmanın olduğu,


Yöneticilerinin ve üyelerinin faaliyetlerini gizlilik esasıyla yürüttükleri ve gizliliği sağlayacak haberleşme yöntemleri kullandıkları, üyelerinin önemli bir bölümünün “kod isim” kullandığı, mensuplarının tanınmayı önlemek amacıyla kendilerini farklı sosyal gruplara aitmiş gibi gösterme gayreti içinde oldukları, bu nedenle yapılanma ile mensuplarının bağının ortaya konulmasının oldukça zor olduğu,


Mensuplarının gelirlerinin belli bir oranının “himmet” adı altında alındığı,


Yapılanmadan ayrılmak isteyen kişilere baskı uygulandığı ve çeşitli yaptırımlarda bulunulduğu,


Fetullah Gülen’in “Her yerde olmalısınız. Her yerde değilseniz hiçbir yerde değilsinizdir.” talimatı gereği yapılanmanın başta TSK, emniyet teşkilatı, Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) ve yargı organları olmak üzere neredeyse tüm kamu kurum ve kuruluşlarında; siyasi partiler, sendikalar, vakıf ve dernekler ile ticari kuruluşlar gibi sivil organizasyonlarda örgütlendiği,


Kamu görevlisi olan mensuplarının yapılanmaya olan aidiyetlerinin devlete olandan önce geldiği,


Yapılanmanın kamuda görev almak veya görevde yükselmek için yapılan sınavlarda sorulacak soruları önceden elde ederek mensuplarına vermek suretiyle kamu kurumlarında haksız şekilde kadrolaştığı ve mensuplarının önemli görevlere gelmesini sağladığı,

Yapılanmaya dâhil olmayan kamu görevlilerinin kurum içerisinde etkili olmalarını önlemek için, bu kişilerin itibarını sarsacak isimsiz ve imzasız ihbarlarda bulunulduğu, internet ya da basın aracılığıyla yayınlar yapıldığı,


Kamu kurum ve kuruluşlarında kadrolaşmış olan mensuplarının stratejik birimlere (personel, istihbarat, özel kalem, bilişim, muhasebe vb.) yerleşmeye teşvik edildiği,


Her kurum ve kuruluş için belirlenen sorumlu bir kişiye (“abi”) bağlı olarak hiyerarşik bir düzende mevcut idari sisteme paralel bir yapının oluşturulduğu,


Yapılanmaya dâhil olmayan kişilerle ilgili bilgilerin kaydedildiği ve bu kayıtların arşivlendiği,


Yapıya mensup kamu görevlileri vasıtasıyla kişisel verilerin, devlete ait gizli bilgi ve belgelerin ele geçirildiği ve arşivlendiği,


Toplumdaki karşılığı sınırlı olan yapılanmanın kamu kurum ve kuruluşlarındaki mensuplarının oranının toplumsal karşılığı ile kıyaslanamayacak kadar yüksek olduğu,


Yapılanmanın, paralel bir devlet yapılanmasına dönüştüğü, devlet ve toplum üzerinde “vesayet” oluşturduğu,


Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tüm anayasal kurumlarını (yasama, yürütme, yargı erklerini) ele geçirmeyi ve bundan sonra devleti, toplumu ve fertleri kendi ideolojisi doğrultusunda yeniden şekillendirerek oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomik, toplumsal ve siyasal gücü yönetmeyi hedeflediği,


Ulusal ve uluslararası düzeyde siyasi ve ekonomik ittifaklar kurduğu tespit edimiştir.


Milli Güvenlik Kurulu kararında bu örgütle ilgili;
30/10/2014 tarihli toplantıda,
“Milli güvenliğimizi tehdit eden ve kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmalar ve illegal oluşumlar ile yürütülen mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği vurgulanmıştır.”
30/12/2014 tarihli toplantıda,
“Paralel devlet yapılanması ve illegal oluşumlarla yürütülen mücadele hakkında Kurul’a bilgi arz edilmiş, mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği vurgulanmıştır.”
26/02/2015 tarihli toplantıda,
“Paralel devlet yapılanması ve legal görünüm altında faaliyet gösteren illegal oluşumlara karşı yürütülen ulusal ve uluslararası çalışmalar hakkında Kurul’a bilgi sunulmuştur.”
29/04/2015 tarihli toplantıda,
“Milli güvenliği tehdit eden paralel devlet yapılanması ve illegal oluşumlara karşı yürütülen mücadele hakkında tafsilatlı bilgi arz edilmiş, mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesine vurgu yapılmıştır.”
29/06/2015 tarihli toplantıda,
“Milli güvenliğimizi tehdit eden, başta paralel devlet yapılanması olmak üzere, tüm yasadışı oluşumlara karşı yürütülen mücadeleye kararlılıkla devam edileceği bir kez daha dile getirilmiştir.”
02/09/2015 tarihli toplantıda,
“Paralel devlet yapılanmasıyla, yurt içinde ve yurt dışında, illegal ekonomik boyutu da dâhil olmak üzere sürdürülmekte olan mücadelenin kararlılıkla devam ettirileceği belirtilmiştir.”
21/10/2015 tarihli toplantıda,
“Milli güvenliğimizi tehdit eden ve terör örgütleriyle işbirliği içerisinde hareket eden paralel devlet yapılanmasına karşı yürütülen kararlı mücadelenin çok yönlü olarak sürdürüleceği teyit edilmiştir.”
18/12/2015 tarihli toplantıda,
“Paralel devlet yapılanmasıyla yurt içinde ve yurt dışında sürdürülmekte olan mücadelenin kararlılıkla devam ettirileceği teyit edilmiştir.”


27/01/2016 tarihli toplantıda,
“Millî güvenliğimize yönelik iç ve dış tehditler ile … paralel devlet yapılanmasına … karşı yurt içinde ve yurt dışında sürdürülen mücadele etraflıca değerlendirilmiştir.”
24/03/2016 tarihli toplantıda,
“Vatandaşlarımızın huzur ve güvenliği ile kamu düzeninin sağlanması amacıyla yürütülen faaliyetler kapsamlı şekilde görüşülmüştür. Bu çerçevede; … paralel devlet yapılanmasına karşı alınan tedbirlerin uygulanması üzerinde durulmuştur.”
26/05/2016 tarihli toplantıda ,
“Vatandaşlarımızın huzur ve güvenliği ile kamu düzeninin sağlanması amacıyla yürütülen faaliyetler, terör ve teröristle mücadelede gelinen aşama, millî güvenliğimizi tehdit eden ve bir terör örgütü olan paralel devlet yapılanmasına karşı alınan tedbirler görüşülmüştür.” şeklinde kararlar alınmıştır.


Ayrıca Yargıtay 16. CD.nin 24/04/2017 tarih 2015/3 esas 2017/3 karar sayılı içtihadı ile de ".....örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğu, gizliliğe riayet ettiği, görünür yüzüyle gerçek yüzü arasındaki farkı gizlediği, amaca ulaşabilmek için yeterli eleman, araç ve gerece sahip olduğu, amacının Anayasada öngörülen meşru yöntemlerle iktidara gelmek olmayıp örgütün yarattığı kaos ortamı sonucu ayrıca devletin yanında oluşturduğu Paralel Devlet Yapılanmasıyla demokratik olmayan yöntemlerle cebir şiddet kullanmak suretiyle parlamento, hükumet ve diğer Anayasal kurumları fesih edip iktidara gelmek olduğu, bu amacı gerçekleştirmek için polis ve jandarma teşkilatı, MİT ve Genel Kurmay Başkanlığı gibi kuvvet kullanma yetkisine haiz kurumlardaki üyeleri vasıtasıyla meşru organlara ve halka karşı silah kullanmak suretiyle amaç suça elverişli öldürme, yaralama gibi çok sayıda vahim eylem gerçekleştirdiğinin, anılan örgüt mensupları hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden ya da örgüte mensubiyetlerinden dolayı açılıp bir kısmı derdest olan ya da mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün örgüt hakkındaki raporu gibi olgu ve tespitler dikkate alındığında, 3713 sayılı Kanunun 1.maddesinde tanımlanan, amaca ulaşmak için silah başta olmak üzere her türlü cebir ve şiddeti araç olarak kullanan 5237 sayılı TCK'nın 314/1-2 maddesi kapsamında silahlı bir terör örgütü olduğu anlaşılmıştır." şeklindeki gerekçelerle FETÖ/PDY'yi silahlı terör örgütü olarak kabul edilmiştir.


Sanığın üzerine atılı silahlı terör örgütü üyeliği suçuna ilişkin mevzuat hükümleri değerlendirildiğinde ise;


TCK'nın 314. maddesi bakımından, bir oluşumun, bir yapılanmanın silahlı terör örgütü sayılabilmesi için;


a-Hiyerarşik yapıya, sıkı bir disipline, eylemli bir işbirliğine sahip olan ve en az üç kişiden oluşan, yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli bir örgüt mevcut olmalıdır.


b-Bu örgüt, Türk Ceza Kanununun ikinci kitap, dördüncü kısım, dördüncü ve beşinci bölümlerde yer alan suçları "amaç suç" olarak işlemek üzere kurulmuş olmalıdır,


c-Bu örgüt silahlı olmalıdır.


Silahlı terör örgütü üyeliği suçu; silahlı bir örgütün kuruluş amaçlarını, faaliyet ve eylemlerini benimseyerek gönüllü olarak örgüt hiyerarşisine dahil olmayı tercih etmek suretiyle işlenmektedir. Bu bakımdan eylemin iradi olması ve örgüte iştirak bilinç ve iradesiyle hareket edilmiş olması gerekir. Suç, örgüte üye olma fiilinin gerçekleştiği anda tamamlanmakla birlikte, üyelik süresince eylem temadi etmektedir. Failin, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylem ve faaliyetleri silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturacaktır. Ancak faile, örgüt tarafından verilen önemli bir görev veya sorumluluk, tek başına failin örgüt üyesi olduğunu ortaya koyabilecektir. Öte yandan örgüte üye olmak, fiili bir katılma olup örgüte üye olmak için örgüt yöneticilerinin rızasının varlığına gerek yoktur, tek taraflı iradeyle bile örgüte katılmak mümkündür.


FETÖ örgütünü değerlendirirken Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen 04/08/2016 tarihli kararı ve dosyada mevcut Emniyet Genel Müdürlüğü bilgilendirme raporunda da belirtildiği üzere; bu örgütün diğer örgütlerden farklı olarak hem legal görünümlü illegal hem de illegal faaliyetlerde bulunduğu anlaşılmakla; örgüt suçu açısından sadece illegal faaliyetlerin aranması ve bunların değerlendirilmesi bu örgütü anlama ve çözme açısından yeterli olmayacaktır. Bu nedenle, sanığın eylemleri değerlendirilirken tüm faaliyetleri tek tek ve ayrıca bir bütün halinde gözetilmelidir. Bazen tek bir eylem örgüt üyeliği için yeterli olurken, işin içinde legal gibi görünüp, illegal birçok faaliyetin de olması halinde bu eylemlerin ayrıca bir bütün olarak da ele alınması ve buna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekir.

Av. Veyis AYDIN - 0 (212) 545 00 42

Sayfamızı Paylaşın